İngilizce Türkçe Sözlük
high s. 1. yüksek. 2. kibirli, kendini beğenmiş. 3. yüce. 4. müz. tiz, yüksek perdeden. 5. lüks (yaşantı). 6. kokmuş (et). 7. coğr. kutuplara yakın. 8. coşkun, taşkın (neşe). 9. yüksek, fahiş (fiyat). 10. şiddetli, sert (rüzgâr). 11. kabarık, azgın (deniz). 12. argo uyuşturucu etkisi altında. |
high and low 1. her yerde. 2. zengin fakir, herkes. |
high density bilg. yüksek yoğunluk. |
|