ç ı ğ ö ş ü â î û
 
İngilizce Türkçe Sözlük
above edat 1. üstünde; üstüne: She was then living in a room above the store. O zamanlar dükkânın üstündeki bir odada oturuyordu.That was above and beyond the call of duty. Tamamıyla vazife ötesi bir şeydi o. Hang that lamp above the table. O lambayı masanın üstüne as. We're rising above the clouds. Bulutların üstüne çıkıyoruz. 2. yukarı taraflarında: Cross the river above the island! Adanın yukarı taraflarında bir yerde nehri geç! We used to live ten kilometers above the mouth of the river. Nehrin ağzından on kilometre yukarıda bir yerde otururduk. 3. kuzeyinde: It's above the Equator. Ekvatorun kuzeyindedir. 4. -e hâkim olan, -e bakan: For many years she lived on a hill above the Bosphorus. Yıllarca Boğaz'a hâkim bir tepede oturdu. 5. (sesler/gürültü) içinden: I could hear his voice above the din. Gürültünün içinden sesini duyabildim. 6. -den çok, -den fazla: He prized it above all the others. Onun gözünde diğerlerinin hepsinden daha kıymetliydi. All who are above eighteen are required to register. On sekiz yaşından büyük herkesin kayıt yaptırması gerekiyor. 7. -den üstün: A field marshal is above a brigadier. Feldmareşal rütbece tuğgeneralden üstündür. The moral law is above the civil law. Ahlak kuralları medeni kanundan üstündür. 8. dışında: It's above human comprehension. İnsanoğlunun kavrayışının dışında. 9. -e tenezzül etmeyen: He's above doing such things. O öyle şeylere tenezzül etmez. They're not above taking bribes. Rüşvet almaktan geri kalmayabilirler.
above z. 1. yukarıda; yukarıdaki: She lives above. Yukarıda oturuyor. He was sitting on the branch above. Yukarıdaki dalda oturuyordu. 2. yukarıya: A narrow path led us above. Dar bir patika bizi yukarıya götürdü. Look up above! Yukarıya bak! 3. gökteki: She's trying to count the stars above. Gökteki yıldızları saymaya çalışıyor. 4. yukarıda (Nehir veya dağla ilgili bir uzaklığı belirtir.): She lives about ten kilometers above. Yaklaşık on kilometre yukarıda oturuyor. 5. (bir sayfada) yukarıda; (bir yazıda) daha önce: As I stated above, I shall not be attending tonight's meeting. Yukarıda söylediğim gibi bu geceki toplantıya katılmayacağım. 6. daha yukarıki/yukarı, daha üst: This won't affect the children in the grades above. Daha yukarı sınıflarda bulunan çocukları etkilemez bu. 7. (sıcaklık derecesiyle ilgili) sıfırın üstünde: Outside it's six degrees above. Dışarıda hava sıcaklığı sıfırın üstünde altı. 8. (sayılarla beraber) -den yukarı, -den fazla: We only accept orders for quantities of twenty-five and above. Yalnız yirmi beş adet ve yukarısı için sipariş kabul ediyoruz. 9. Allah katında; Allah katına: He's gone to his rest above. Hakka kavuştu.
above i. 1. the (bir sayfada) yukarıda yazılanlar; (bir yazıda) eserin bundan öncesinde yazılanlar: As soon as you've read the above, give me a call. Yukarıda yazılanları okur okumaz bana telefon et. 2. the (bir sayfada) yukarıda adı geçen kişi/kişiler; (bir yazıda) daha önce adı geçen kişi/kişiler: I shall interview the above on Friday. Yukarıda adı geçenlerle Cuma günü görüşeceğim. 3. yukarı, daha üst makamdaki biri/birileri: The order came from above. Emir yukarıdan geldi. 4. Allah: It's a gift from above. Allahın bir ihsanıdır.

© 2005 - 2024 IngilizceSozluk.gen.tr Tüm hakları saklıdır.
Veri: Büyük Sözlük

İngilizce Almanca Sözlük - İngilizce Türkçe Sözlük - Almanca Türkçe Sözlük
Rusça Türkçe Sözlük - Fransızca Türkçe Sözlük